Herşey Sevgi ve Bilgi ile Mümkündür...
- Published on 03 August 2005
- Written by Gökhan Taşpınar
Yukarıdaki ifadeye tersinden baktığımız zaman sevgi ve bilgiden yoksunluk ana hatlarıyla bütün kötülüklerin anasıdır da diyebiliriz aslında..Düşündüğümüz zaman gerçekten de tarih boyunca savaşların, cinayetlerin, kan davalarının, terör olaylarının altında yatan gerçek nedenlerin sevgi ve bilgiden yoksunluk olduğunu görebiliriz...Kin ve nefret duygularının yoğunlaşmasıyla karşısındakini yoketme yada zarar verme, sahip olma, caydırma düşüncesi ile cehalet sonucunda saplantılı, bağnaz yada hastalıklı düşüncelerin birleşmesiyle tabiki eylemin zarar verici özellik taşıması kaçınılmaz olacaktır..Dolayısıyla bu iki sihirli kelime yaşamımızda çok önemli yer tutar.
Mozart’ın dediği gibi;“Ne üstün zeka, ne hayal gücü ne de her ikisi beraber, bir dahi yapmaya yeter. Sevgi, sevgi, sevgi.. İşte bu dehanın ta kendisidir.” Gerçekten de içinde yoğun sevgi duyguları olan insanların yaratıcılık düzeyleri de yüksek oluyor, buna birsürü örnek vermek mümkün.Bu da sevginin, insanın içinde yaratıcı bir enerji olduğunu gösteriyor ama çoğumuz bunun bilincinde değiliz.İçimizdeki kin ve nefret duygularının yoğunlaşmasıyla enerjimizin nekadar düştüğünün, negatif duygularımızın aklımızın nasıl önüne geçtiğinin farkında olmamıza rağmen çoğu zaman bunu engelleyemiyoruz, sonradan pişman oluyoruz ama iş işten geçmiş oluyor...Geride kalbi kırılmış insanlar, üzüntüler, pişmanlıklar kalıyor ama zamanı geriye döndürmek mümkün değil. Sarfettiğimiz kötü sözler, davranışlar yaydıkları negatif enerjiyle evrende dolaşıp bir şekilde bizi buluyor ve biz de içimizden “ben bunu haketmek için ne yaptım” diyoruz. Dolayısıyla insanın içindeki sevgiyi büyütmeyi yaşamındaki kötülükleri engellemenin birinci şartı olarak görüyorum.Tabiki öncelikle kendimizi sevmekle işe başlamamız gerekiyor. Kendisiyle barışık olmayan insanların negatif enerji yaydığını hepimiz gözlemlemişizdir. Kendini sevmeyenin başkalarını sevemeyeceği de gayet açık..Kendisiyle barışık, pozitif, içindeki sevgiyi büyüten ve etrafına yansıtan insanlardan oluşan bir toplumun da mutlu bir toplum olacağı tartışılmaz. Ama malesef günümüzde terör, tecavüz, cinayet, kapkaç,hırsızlık gibi şiddete dayalı olayların giderek arttığını ve hatta ailelerde bile dayak,darp vb. şiddetli kavgaların olduğunu yazılı ve görsel basından izliyoruz. Bunun sosyo ekonomik nedenleri bir yana daha önemli bir neden olarak toplumsal değer yargılarımız,zevk ve tercihlerimizin değişmesinde, deformasyonunda görüyorum. Bunu test etmek için de izlenme oranları yüksek TV program ve filmlerin içeriğine bakmak yeterli... Gerçekten de televizyonda en fazla izlenen programların birbiriyle sürekli tartışan, kavga eden seviyesi son derece düşük konuşmaların geçtiği, samimiyetsiz ilişkilerin yaşandığı, insanların birbirlerini açıkça kullandıkları, aşağıladıkları,çekiştirdikleri, dedikodu yaptıkları, sevgiden yoksun ilişkileri gösteren programlar olduğuna şahit oluyoruz.Bununla birlikte şiddet içerikli filmler de en çok izlenenler arasında...
Dolayısıyla bu tür program ve film izlemekten okumaya zamanı kalmayan bir toplumu oluşturan bireylerin kendisiyle barışık, sevgi ve saygı odaklı ilişkilere önem veren, empati sahibi, paylaşımcı, üretken, çalışkan olması ve geleceğe umutla bakması beklenemez...Yani “bilginin efendisi olmak için çalışmanın kölesi olmak şart” diyen Balzac’la aynı yönde düşünmüyoruz toplum olarak... Sonuçta bunun siyasi yansıması da Voltaire’in dediği gibi olacaktır; “Her toplum layık olduğu yönetimle yönetilir.”
Ama ben herşeye rağmen bu konuda umudumu koruyor ve “herşey sevgi ve bilgiyle mümkündür” diyorum.
Sevgi ve bilginin ışığı hep sizinle olsun...