Türk Bankacılık Sistemi ve Risk Yönetimi

Türk Bankacılık Sistemi ve Risk Yönetimi


Türk bankacılık sistemi, 1990'lı yıllarda başlayan ancak reeskontlarla makyajlanan, 1999-2000 döneminde yoğunlaşan ve hatta makro ekonomik dengeleri de altüst edebilecek boyutlara ulaşan bir krizle karşı karşıya kalmıştır. İşte sistemin henüz üzerinden atmaya başladığı ve bunun maliyetini fazlasıyla ödediği böylesine büyük bir kriz ortamında en çok ders alınan ve düzenlemelerin yapıldığı konuların başında risk yönetimi gelmektedir. Bankacılık açısından risk yönetimi; bankanın faaliyetleri sırasında mevcut ve önceden görülebilir risklere karşı, riskin bertaraf/minimize edilebilmesi için önlem alabilme ve bunların getirebileceği olumsuzluklarla başarıyla mücadele edebilme kabiliyeti şeklinde tanımlanabilir.


Risk yönetimi, etkinlik seviyelerine göre aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir.
1) Güçlü risk yönetimi: Buna göre yapılacak sınıflandırma, banka yönetiminin ve ilgili birimlerin, başlıca risk türlerinin hepsini optimal olarak tanımladığını ve kontrol ettiğini, bu konuda uygun politikaların ve risk limitlerinin tesis edildiğini açıklamaktadır.
2) Kabul edilebilir risk yönetimi: Bu sınıflandırmada, bankanın risk yönetimi sistemlerinin etkin biçimde kullanılıyor olmasına rağmen, söz konusu sistemlerin aynı zamanda, belirli düzeyde eksikliklere ve sorunlara da sahip olabileceği kabul edilmekle birlikte bankanın faaliyeti sırasında ortaya çıkan mevcut riskleri ve tahmin edilebilir riskleri kontrol edebilme ve bunların yaratabileceği olumsuzlukları ortadan kaldırabilme kabiliyetine sahip olduğunu ifade eder. Bu risk yönetimi kategorisi de kendi içerisinde "Yeterli Risk Yönetimi", "Makul Risk Yönetimi" ve "Marjinal Risk Yönetimi" şeklinde sınıflara ayrılmaktadır.
3) Zayıf risk yönetimi: Bu kategoride yapılacak sınıflandırmada, bankanın risk yönetimine ilişkin iç kontrollerinde ciddi zayıflıklara, önemli eksikliklere ve yetersizliklere sahip olduğu, bu nedenle bankanın normal bir denetimden çok daha yüksek düzeyde bir denetime gereksinimi bulunduğu, güvenilir risk yönetimi sistemlerinin dört temel unsurundan biri veya daha fazlasının tamamen yetersiz olduğu ve yönetim kurulunun eksikliklerin giderilmesine ilişkin gerekli önlemleri almadığı ve yönetme yeteneğini gösteremediği kabul edilir. Bu tür risk yönetimine özellikle 1990'lı yıllardaki bankacılık sektöründe hakim olan risk yönetimi anlayışı örnek verilebilir.
Bankaların faaliyetlerinden dolayı maruz kaldıkları risklerin başlıcaları kredi riski, ülke ve transfer riski, piyasa riski, faiz riski, likidite riski, vade riski, kur riski, yasal risk ve itibar riskidir. Aslında birbiriyle yakın bir ilişki içerisinde bulunan bu risk türleriyle ilgili açıklamalara aşağıda yer verilmektedir.
1. Kredi riski: Kısaca bir bankanın kredi müşterisinin sözleşme ya da anlaşma koşullarına uygun şekilde yükümlülüklerini yerine getirmeme olasılığıdır. Kredi risk yönetiminin amacı bankanın maruz kalabileceği riskleri yöneterek bankanın risk ayarlı getirisini maksimize etmektir. Bankalar portföylerindeki tüm kredi risklerini (bireysel/kurumsal kredilere ve işlemlere ilişkin risklerini) yönetmek, kredi riskinin optimal yönetimini sağlamak durumundadırlar. Bankalar, krediler dışında da interbank işlemleri, kabuller, ticaret finansmanı, döviz işlemleri, swap işlemleri, bonolar, opsiyonlar, vadeli işlemler, garanti ve kefaletler gibi enstrümanlara ilişkin kredi riski ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu çerçevede bankadaki teminatların ve garantilerin kullanımı, kredi sınıflandırılması, portföy risk yönetimi modelleri ve benzeri konular, bankanın riske maruz kalma ölçüsü hakkında destekleyici konumundadır.
2) Ülke ve transfer riski: Kısaca, yabancı servis sağlayıcılar ile elektronik para veya elektronik bankacılık hizmetlerine ve programlarına iştirak eden yabancı katılımcıların, ekonomik, sosyal veya politik nedenlerden dolayı yükümlülüklerini yerine getiremez duruma düşebilmeleri ve transfer riskine maruz kalınmasıdır. Hatta gündemi meşgul eden muhtemel Irak savaşıyla ilgili riskten dolayı da yabancı sermayenin, ülkeyi terk etmesi/girmemesi sebebiyle kur ve faiz riskini beraberinde getirmesi, döviz pozisyon açıklarının kapatılamaması, borçların çevrilememesi riskine (toplam 230 mia $), dolayısıyla sistemde kaynak sıkıntısına, kaynak maliyetinin artmasına sebebiyet verebilecektir. Bunun dışında savaş riskinin en başta etkileyeceği sektörün turizm olacağı göz önünde bulundurulmalıdır.
3) Piyasa riskinin ortaya çıkabileceği durumlar: Piyasa riski, faiz oranları, fiyat, kur, hisse senedi ve emtia fiyatlarındaki tahmin edilemeyen değişimlerden kaynaklanmaktadır. Muhtemel savaş riski de piyasa riskini yükseltecektir.
4) Faiz oranı riskinin ortaya çıkabileceği durumlar: Faiz risk yönetiminin amacı, faiz oranlarındaki olası değişmeler aralığında, bankanın maruz kaldığı faiz risk etkisinin ortadan kaldırılmasıdır. Faiz riski, yeniden fiyatlandırma riski, gelir eğrisi riski, temel risk ve opsiyon riski olmak üzere 4 ana başlıkta irdelenmektedir. Faiz risk yönetiminin kalitesi, bankanın iç yönetim sisteminin işin yapısına, faaliyet alanına uygun olup olmadığı, bağımsız kontrol ünitesinin olup olmadığı, yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin, risk kontrol işlevinde aktif olarak yer alıp almadıkları, faiz oranı riskiyle ilgili politikaların etkin şekilde uygulanıp uygulnmadığını ortaya koyar.
5) Likidite riskinin ortaya çıkabileceği durumlar: Likidite, bir bankanın yükümlülüklerini karşılaması için gerekli olan fonlardır. Bankadaki paranın geri ödenmesi ya da itfasına ilişkin taleplerde ani bir yükselmenin ortaya çıkması sonucunda likidite sorununun ortaya çıkmasıdır. Ayrıca kısa vadeli likit değerler ile kısa vadeli kaynaklar, bir kurumun likidite profili hakkında bilgi vermektedir. Nakit akım tablosu fonların kaynak ve kullanımları ile kurumun likit aktif yaratma kapasitesini göstermektedir. 2000 yılı sonunda ortaya çıkan bankacılık krizinin ana kaynağını oluşturan likidite darboğazı, bu konuda sistemde yaşanmış bir örnek olarak verilebilir.
6) Vade riski: Bankanın varlık ve yükümlülükleri arasındaki vade yapısını dengeleyememesi durumunda ortaya çıkabilecek risk türüdür. Yani kısa vadeli ağırlıklı vadeli mevduat portföyüne sahip bankanın uzun vadeli kredi vermesi, tahvil alması, nakit akışında vade riskini beraberinde getirebilir. Türk Bankacılık sektörü bilançosunda pasifler kısa vadeli kaynaklardan, aktifler ise uzun vadeli alacaklardan oluştuğundan sektörün sağlıklı büyümesi açısından risk yönetimiyle birlikte aktif-pasif yönetimi de önem arz etmektedir.
7)Kur riski: Bankanın varlıklarının, devalüasyon sebebiyle döviz cinsinden yükümlülüklerini karşılayamaması durumudur. Özellikle 1990'lı yıllarda bankalarımızın kâr amaçlı olarak, döviz kurlarındaki artışın, kazanacakları faizlerden çok daha düşük olacağından hareketle yurtdışından dövizle borçlanıp, bunu da yurtiçinde TL'ye çevirip portföylerine devlet tahvili, Hazine bonosu almaları, yıl sonunda da tekrar dövize dönüp döviz pozisyonlarını kapatmaları şeklinde gerçekleştirdikleri operasyon sebebiyle, toplam döviz riskinin, sektörün kayıtlı sermayesinin iki katına ulaştığı ve hatta bazı bankaların devalüasyon dönemlerinde bundan reel anlamda büyük zarara uğradıkları, ancak bilanço makyajıyla, yüksek boyutlardaki bu riskin/zararın hiç doğmamış gibi raporlandığı görülmüştür.
8) İtibar riskinin ortaya çıkabileceği durumlar: Müşterilerin hesaplarına ya da bankada kayıt altına alınmış fonlarına giriş bilgilerinin tahrip olması, bozulması ve benzeri aksaklıklar, kötü niyetli ve izni olmayan kişilerin banka bünyesindeki sistemlere girebilmeleri, müşterilerin diğer kurum ve kuruluşların elektronik bankacılık ürünlerinde ve elektronik sistemlerinde ortaya çıkabilen sorun ve aksaklıklara bakarak, bankaya da bu alanlarda ve hizmetlerde şüphe ile yaklaşmaları itibar riskini ortaya çıkaran durumlar olarak sayılabilir ama belki de en önemlisi 1990'lı yılların sonlarında yaşanan bankacılık krizi sebebiyle (özellikle banka sahiplerinin grup şirketlerine/kendi hesaplarına kaynak aktarma şeklinde) ortaya çıkan itibar kaybı, sisteme güvensizliği de beraberinde getirmiştir.
9) Yasal riskin ortaya çıkabileceği durumlar: Mevcut yasaların ve mevzuatın uygulanmasında belirsizlikler veya boşlukların olması, iç ve dış mevzuatın uygulanabilirliğinin denetlenememesi/eksik denetlenmesi, prosedürlerin, kasıt olmadan, içeriğinin tam ve net olarak anlaşılamaması ya da hatalı yorumlanması nedenleriyle kanunlara ve diğer mevzuat hükümlerine uygun hareket etmemesi, müşterilerin uymaları gereken kuralların, kara para aklamanın engellenmesine ilişkin kuralların, imza usullerine ilişkin kuralların belirsizlik taşıması ya da uygulanmaması, müşteri sırrının korunamaması, uluslararası yargılama düzeyinde ortaya çıkan aksaklıklar şeklinde ifade edilebilir.
Sonuç ve öneriler
Ülke ekonomisinin yapı taşını oluşturan bankacılık sisteminde önemi tartışılmaz nitelikteki risk yönetiminin etkin şekilde uygulanmasına ilişkin öneriler aşağıda sıralanmıştır.
1- Türkiye'nin ekonomik sorunlarını aşabilmesi, kısa vadede bütçe gelir-gider dengesinin kaynak artırılmasına yönelik olarak yeniden yapılandırılması ve bankacılık sektörünün, sistemdeki risklerin minimize edilerek güçlendirilmesi, reel anlamda kârlılığın artırılmasıyla mümkündür. Hazine kağıtlarına para yatırılarak elde edilen, sıcak paradan kazanılan, enflasyon yoluyla yaratılan, reeskontlarla gösterilen fiktif karlar geçmişte kalmıştır.
2- Gözetim ve denetim sisteminin etkin şekilde uygulanması; sermaye yeterliliği, kredi karşılıkları, aktif yoğunluğu, likidite yönetimi, risk yönetimi ve iç denetim gibi ihtiyati düzenlemelerin geliştirilerek uygulanması da bankacılık sistemini daha güçlü kılacaktır. Gözetim ve denetim işlevinin bir maliyeti olmakla birlikte, zayıf bir denetim sisteminin yol açabileceği problemlerin maliyetinin daima daha yüksek olacağı unutulmamalıdır. Ancak bununla birlikte bankalara ve mali sisteme tanınan risk taşıma marjının azaltılması; zorlayıcı ve maliyeti yüksek bir denetim sisteminin de sistemin kârlılığı, performansı, yeni kaynak yaratılması ve dağıtılmasında ters yönlü bir etki yaratması kaçınılmazdır. Gözetim ve denetim otoritesi, iyi banka yönetimini teşvik etmeli, mali piyasalarda şeffaflığın ve denetimin artırılmasını sağlamak suretiyle piyasa disiplinin oluşturulması ve korunmasını desteklemeli, taşıdığı sorumlulukları yerine getirmek ve görevlerini etkin olarak sürdürebilmek için faaliyetlerinde bağımsız olmalı, bankalardan gerekli bilgilerin temin edilmesi ve aldığı kararların uygulanması konusunda gerekli yasal yetki ve araçlara sahip olmalı, bankaların taşıdıkları riskler için yeterli kaynak bulundurmalarını temin etmeli, yenilenmeye ve değişime açık olmalı, uluslararası bankacılık sistemini yakından takip etmelidir.
3- Bankalardaki problemlerin etkin şekilde çözümlenmesine yönelik prosedürler, çözüm odaklı düşünen insan kaynağının değerlendirilmesi de bankalardaki risk yönetimi anlayışının etkin şekilde işlemesine yardımcı olacaktır.
4- Risk yönetimi yöntemlerinin etkin şekilde uygulanmasında, bankanın şeffaflığını sürdürmesi büyük önem taşımaktadır. Bankalar, kamunun risk yönetimi tekniklerini, ölçümlerini ve sonuçlarını bilmeleri açısından gerekli bilgiler sunmaya devam etmelidir.
5- Bankaların kredi riskiyle ilgili uygun ortamın oluşturulması, kredi verme sürecinin etkin biçimde işlemesi, uygun kredi yönetimi, ölçümü ve izleme işlevlerinin sürdürülmesi, kredi riskinin yeterli kontrolünün sağlanması, kredi alanın mevcut ve gelecekteki finansal durumu hakkında bilgi sahibi olunması/öngörülerde bulunulması, tüm kredilerin mevcut sözleşmelere uygunluğu, onaylanmış kredilerin müşterilerce kullanımının takibi, büyük kredilere ilişkin tasarlanmış nakit akışlarının hizmet gereklerini karşılayabilmesi, kredi alanın mevcut finansal durumuna ilişkin olarak teminatların yeterliliği ve problemli kredilerin zamanında fark edilmesi ve sınıflandırılması, erken uyarı sinyallerinin gözden kaçırılmaması konularında etkin risk yönetimi kurallarının işletilmesi gerekmektedir.
Sistemin tahsili gecikmiş alacaklarının 6,5 milyar USD'ye ulaştığı ve toplam mevduatın ancak yüzde 25'inin kredi olarak verilebildiği bir ortamda kredilerle ilgili risk yönetiminin etkin şekilde uygulanması son derece önem kazanmaktadır. Çin Ekonomisindeki agresif büyüme, bu ülkenin uluslararası ticarette birçok mal ve hizmette karşılaştırmalı üstünlüğünün yüksek olması, özellikle ülkemizdeki tekstil sektörünü son derece olumsuz etkilemiştir. Dolayısıyla tekstil sektörünün kredilendirilmesinde etkin risk yönetimi kapsamında firmaların kredibilitelerinin gerçekçi bir şekilde ölçülmesi, erken uyarı sinyallerinin değerlendirilmesi, teminatların güçlendirilmesi gerekmektedir.
6- Aktif/pasif yönetiminin etkin şekilde uygulanması sonucunda, bankanın risk ve performans düzeyinin geliştirilmesini teminen ve birbiri ile çelişkili amaçların ortaya çıkmaması amacıyla söz konusu işlevlerin bankanın finansal amaçlarına ulaşması sırasında farklı risklerin kontrol edilmesi bakımından iyi bir biçimde koordine edilmesi sağlanır.
7- Dünya ekonomisinin (özellikle ABD, Japonya ve Alman ekonomilerine Çin de eklenmiştir.) iç dinamiklerinden kaynaklanabilecek deflasyon riskine karşı da hazırlıklı olmalı, likidite ve döviz pozisyonu bu senaryolara uygun şekilde alınmalıdır.
Sonuç olarak bankacılık sisteminde toplanan mevduatla iç borcun finanse edildiği, reel ekonominin ise dış krediyle ayakta kaldığı, yeterince Bankacılık sektörü tarafından desteklenemediği, sektörde kar marjlarının düştüğü buna koşut şubeleşme ağının ve işlem hacminin genişlediği, teknolojik riskin had safhaya ulaştığı bir ortamda sistemin işlevini yerine getirmesi, toplanan mevduatın risksiz ve verimli bir şekilde kredi olarak ekonomiye aktarılması, bankacılık işlemlerinden istenilen düzeyde kâr edilmesi, sürekli büyümenin devam ettirilmesi her ne kadar zor gibi görünse de sistemde aşağıda belirtilen konularda kaydadeğer olumlu gelişmelerin yaşanması sektörün tekrar kriz ortamına girmeyeceği tam tersine ülke kalkınmasında en önemli köprü rolünü oynayacağı yönünde umut vermektedir.
. Cari açıktaki artışa paralel kur riskine karşı döviz rezervlerinin güçlendirildiği görülmektedir.
. Geçmiş yılara dayanan bilanço makyajından arındırıldıktan sonraki dönemlerdeki  reel cari zararın telafi edilerek sistemin 2002 yıl sonundan itibaren reel anlamda kâra geçtiği gözlenmiştir.
. Likidite tuzağına karşı hazırlıklı olunduğu, yatırım ve risklerin kısa vadeli düzeyde tutulduğu, kredi verirken daha seçici davranıldığı dikkat çekmektedir.
. Risk yönetimi uygulamaları ile gözetim ve denetim sistemlerinin Basel II kararlarına uygun düzenlemelerle etkinleştirildiği bu çerçevede bankaların risk yönetimi fonksiyonunun yürütülmesine ilişkin politika ve prosedürleri önemli ölçüde oluşturdukları  görülmektedir.
. Belki de en önemlisi özerk bir yapıya sahip Merkez Bankasının para istikrarının sağlanması ve dezenflasyon politikalarında son derece başarılı olması, para piyasasındaki istikrara paralel faiz oranlarındaki düzenli düşme eğiliminin yaşanması da bankalar aracılığıyla, tasarrufların yatırıma kanalize edilmesinde artış kaydedileceği yönündeki düşünceleri desteklemektedir.

 


Kaynaklar

 


1. Bankaların İç Kontrol ve Risk Yönetimi Sistemlerine İlişkin Olarak Açıklanması Gereken Kriterler, TBB, 05.10.2001
2. Bankaların İç Denetim ve Risk Yönetimi Sistemleri Hakkında Yönetmeliğin Uygulanmasına İlişkin Tebliğ, TBB, 19.08.2002
3. Bir Ülke Ekonomisinin Sağlıklı Büyümesi, O Ülkenin Bankacılık Sektörünün Sağlıklı Büyümesine Bağlıdır, TBB, AKBAYGİL, A.,01.02.2001
4. Risk Yönetimi Sistemleri Uygulama Esasları, TBB, 15.08.2001
5. Kredi Riskinin Kamuya Açıklanmasına İlişkin değerlendirme, TBB, 14.07.2002
6. Bankaların Risk Yönetimi Çalışmaları Hakkında değerlendirme, TBB, Nisan/2004
7. Banka Kredisinin İki Misli Dış Kredi, 21.01.2003 tarihli Milliyet Gazetesi, URAS, G.
8. 2003/1 tarih ve sayılı Ekonomist Dergisi
9. Yeni yılda kısa vadeli hedefler, 02.01.2003 tarihli Hürriyet Gazetesi, KUMCU, E.
10. Bankacılık sistemi daha da küçülecek, 28.01.2003 tarihli Star Gazetesi, MUTLU, M.
11. Tek Söylenecek Şey..., 18.02.2003 tarihli Star Gazetesi, NEFTÇİ, S.

 

 

 

Not: 26.03.2003 tarihli Dünya Gazetesinde yayınlanmıştır.

Visitor Counter

Bugün71
Dün58
Bu Hafta285
Bu Ay679
Tümü344043
Ana Sayfa Essays İngilizce My Articles Türk Bankacılık Sistemi ve Risk Yönetimi