Beşeri Sermaye ve İstihdam Sorunu (20.12.2005 Tarihli Dünya Gazetesinde Yayımlanmıştır.)

FaceBook  Twitter  

Beşeri Sermaye, üretime katılan kişinin sahip olduğu ve genel anlamda insanın niteliğini vurgulayan “bilgi, beceri, tecrübe, dinamizm” gibi değerler olarak tanımlanmaktadır. Klasik iktisat teorisine göre sermaye, üretime katılan makine ve  teçhizat gibi fiziksel değerlerle nitelendirilmekte, beşeri sermaye ise klasik iktisatçılarca inkar edilmemekle birlikte gözardı edilmekteydi. Oysa ki günümüzde beşeri sermayenin ekonomik kalkınmaya katkısını yadsımak, ekonomik gerçeklerle bağdaşmaz. Öyle ki yapılan ekonometrik araştırmalar sonucunda beşeri sermaye ile ekonomik büyüme arasındaki nedensellik bağı kesinlik kazanmıştır. Ayrıca Deutsche Bank bünyesindeki   "Küresel Büyüme Merkezi" tarafından yapılan  araştırmaya göre günümüz ekonomilerinde en önemli üretim faktörünün, "beşeri sermaye" olduğu ifade edilmektedir. "Beşeri Sermaye" başlıklı rapor kapsamında, önümüzdeki on beş yıllık dönemde beşeri sermayesi sağlıklı olan ekonomilerin performansları artmaya devam ederken, beşeri sermayesi zayıf olan ekonomilerin ise ciddi sorunlar yaşayacağı belirtilmektedir.

Gelişmekte olan ülkelerdeki gibi ülkemizde de beşeri sermayenin oluşumundan çok etkin kullanımında sorunlar yaşanmaktadır. Ekonomik büyümeye rağmen, her yıl mezun olan 250.000 üniversite mezunundan çoğunun iş bulamadığı, hergeçen gün nitelikli işsizler ordusuna yenilerinin katıldığı bir ortamda, “her ile bir üniversite” sloganıyla yakın zaman içerisinde 15 yeni üniversitenin daha açılması nekadar rasyonel bir yaklaşım olur, tartışılmalıdır. Hernekadar okullaşma oranı ile eğitim düzeyinin yükselmesi ekonomik kalkınmanın ölçütleri arasında yeralsa da salt üniversite sayımızda artış kaydedilmesi ekonomik kalkınma için  yeterli değildir. Bununla birlikte eğitim kalitesinin yükseltilmesi, beşeri sermayenin etkin şekilde kullanılması da ekonomik kalkınmanın vazgeçilmez dinamikleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Beşeri sermayenin etkin kullanımında ücret önemli bir yere sahiptir. Dolayısıyla perfonmansa dayalı bir ücret sisteminin düzenlenmesi, mikro bazda işletmelerde, makro bazda da ekonomide verimliliği artıracak, ekonomik büyümeye önemli katkı sağlayacaktır.Yanlış ücret politikaları sebebiyle azgelişmiş ülkelerdeki beyin göçünün hızlanması da kaçınılmaz olacaktır. Ülkemizde üniversiteden yeni mezun bir genç asgari ücretle çalışmak durumunda kalabilmektedir. Özellikle de yakın geçmişte yaşanan bankacılık krizi sonrasında emek arz ve talebi arasındaki denge, çalışanlar aleyhine gerçekleştiğinden bu durum emeğin fiyatını da olumsuz yönde etkilemiş, reel ücret düzeyi gerilemiş, kriz nedeniyle onbinlerce beyaz yakalı insan işsiz kalmış, çalışanlar ise düşük ücretle çalışmaya devam etmek durumunda kalmışlardır. Sözkonusu durum üniversite mezunu gençlerin iş bulma umutlarını azaltmış, nihayetinde de gelişmiş ülkelere doğru beyin göçü hızlanmıştır. DİE’nin Ağustos/2005 verilerine göre, kentlerde yaşayan nüfusun %12,3’ü,  kentlerde yaşayan genç nüfusun ise %23,2’si işssizdir. Atıl beşeri sermayeyi oluşturan nitelikli işssizlerin istihdam edilmeleri için  üretim/yatırım hacminin  artırılarak yeni istihdam alanlarının açılması ve bu konuda  maliye ve istihdam politikalarının selektif bir şekilde uygulanması son derece önem arzetmektedir.
İnsana, eğitime ve sosyal değerlere yatırım yapmayan ülkelerin azgelişmişlik kısır döngüsünden kurtulmaları da zor olacaktır. Bir ülkenin refah düzeyinin yükselmesinde en önemli etkenin bilgili ve yaratıcı insan olduğu da tartışılmazdır. 2000 yılında Almanya’da 46,7 Milyar USD,Fransa’da 28 Milyar USD, İngiltere’de  26,7 Milyar USD ar-ge harcaması yapılırken, ülkemizde sadece 1,1 Milyar USD ar-ge harcaması yapılması son derece düşündürücüdür. Bu anlamda ar-ge çalışmalarına daha fazla önem verilmesi, mevcut üniversitelerimizdeki eğitim kalitesinin uluslararası standartlar düzeyine yükseltilmesi, yeni projelerin, yaratıcı düşüncelerin üretilmesine, geliştirilmesine destek verilmesi, mesleki eğitim ve öğretimin etkinliğinin artırılarak, üniversitelere yerleştirilemeyen gençlere bu eğitim kurumlarında meslek kazandırma çalışmalarına hız verilmesi  ve bu konuda bütçeden ayrılan ödeneklerin artırılması eğitim politikasında öncelikler arasında yeralmalıdır. Özellikle mesleki eğitimin önemi büyüktür. Mesleki/teknik eğitim lise mezunlarının nüfusa oranı OECD ülkelerinde ortalama %60 civarındayken, ülkemizde bu oranın %25 düzeyinde olması ve  işsizlik oranının ise  göreli olarak en fazla lise ve yüksek okul mezunu grupta yoğunlaşması   düşündürücüdür. Bu konuda gelişmiş ülkelerdeki mesleki eğitim modelleri örnek alınarak özellikle ekonominin lokomotifi olan KOBİ’lerde istihdam edilmek üzere gençlerin yetiştirilmesi ekonomimize dinamik kazandıracaktır.
Sonuç olarak, Ulu Önder Atatürk’ün Cumhuriyet’i kurarken düşlediği ekonomik bağımsızlık ve kalkınma çizgisini yakalamış, çağdaş medeniyet düzeyine ulaşmış, eğitim ve refah düzeyi yüksek insanların yaşadığı bir ülke seviyesine ulaşmamıza önemli engel teşkil eden istihdam sorunun çözümüne ve beşeri sermayenin ülke kalkınmasında etkin şekilde kullanılmasına yönelik olarak; 

  • Reel ekonomiyi destekleyici ekonomi politikaları etkin şekilde yaşama geçirilmelidir.
  • Bilgi ve eğitim  odaklı kalkınma modelinin toplumun tüm kesimine empoze edilmesi yönünde devlet bizzat müdahil olmalı, sivil toplum örgütleri tarafından da bu strateji desteklenmelidir.
  • Üniversitelerimizdeki eğitim kalitesinin uluslararası standartlar düzeyine yükseltilmesi yönünde çalışılmalıdır.
  • İyi eğitim almış bireylerden oluşan bir toplumun ülke kalkınmasına ivme kazandıracağı düşüncesinden yola çıkarak, bireylerin yaşam boyu etkin bir eğitim ve öğretim programına katılmaları teşvik edilmeli, eğitimsiz bireylerin kalmaması için eğitim ve kurslar düzenlenmeli, önümüzdeki yıllarda “eğitim seferberliği” ilan edilerek eğitimin vazgeçilmez olduğunun toplumun tüm kesimleri tarafından benimsenmesine çalışılmalıdır.
  • Doğu ve güneydoğu bölgemizdeki olanakları kısıtlı ailelerin kız çocuklarının eğitimine yönelik düzenlenen eğitim kampanyalarının artarak devam etmesi ve okullaştırma oranının yükseltilmesi için toplumun tüm katmanları tarafından destek verilmelidir. Bu bölgelerimizde zor şartlarda büyük fedakarlıklarla görevlerini yerine getiren öğretmenlerimizin yaşam standartlarının yükseltilmesini teminen özlük haklarının kabul edilebilir düzeye çıkartılmasına çalışılmalıdır.
  • Mesleki/teknik eğitime destek verilerek bu konudaki yetersiz  işgücünün artırılmasına çalışılmalıdır. Gençlerin yeteneklerine göre meslek seçimi teşvik edilerek özellikle ilköğretimden sonra etkin şekilde uygulanacak mesleki eğitim sistemiyle  KOBİ’lere yetişmiş işgücü kazandırılması suretiyle aynı zamanda istihdam sorununa da çözüm olabilecek bir mesleki eğitim modelinin uygulamaya konulması büyük önem arzetmektedir.
  • Özel sektörde olduğu gibi kamu sektöründe de “perfonmansa dayalı ücret sistemi” uygulanmalı, işletmelerde emeğin marjinal verimliliğin artırılması yönünde çözümler üreten insan kaynakları yönetimine ağırlık verilmelidir.
  • Bilgi teknolojilerinin ekonomi ve sosyal alanlarda etkin şekilde kullanımı teşvik edilmeli, bu konuda özellikle sivil toplum örgütleri etkin bir çalışma yürütmelidir.
  • Ülke ekonomisine katkı sağlayacak bireysel proje ve buluşlar desteklenmeli, girişimcilik ruhu teşvik edilerek genç müteşebbislerin iş kurmalarına destek olabilecek proje kredi/finansman modelleri yaşama geçirilmelidir.
  • İstihdam üzerindeki vergi yükünün azaltılmasına yönelik  vergi politikalarında düzenlemeler yapılarak, maliye politikası sadece dezenflasyon amaçlı değil aynı zamanda istihdamın artırılmasına yönelik olarak da kullanılmalıdır. Ayrıca yine istihdamın artırılmasına yönelik olarak SSK Mevzuatı gözden geçirilerek sigorta primlerinin buna uygun hale getirilmesine çalışılmalıdır.
  • İmalat sanayinin lokomotifi olan KOBİ’lerin kullanımına ilişkin bankalar tarafından yabancı finans kurumlarından düşük faizli sendikasyon kredileri temin edilmesi suretiyle orta ve uzun vadeli yatırım/proje finansman sorunlarının çözülmesine, ölçeklerini büyüterek ekonomiye, üretim ve istihdam yönünden daha fazla katkı sağlamalarına  çalışılmalıdır.
  • Özel ve kamu kurumlarında ar-ge çalışmalarına daha fazla ağırlık verilmeli, her kurumda ar-ge çalışmasını yürütecek birimler kurulmalıdır.
  • “Kalkınmada Öncelikli Bölge” modeli gözden geçirilerek, bu modelin daha etkin ve somut şekilde uygulanmasını teminen bu yörelerimizdeki yatırımların teşvik edilmesi, yeni iş sahalarının açılması, refah düzeyinin yükseltilmesi yoluyla  sadece istihdam sorunu değil aynı zamanda ülkemizin öncelikli sorunlarının başında gelen terörizm  ile  kırdan kente göç sorununun sosyo-ekonomik yansımaları da çözüm bulacaktır.

 

KAYNAKLAR:

1-KARAGÜL, Mehmet, “Beşeri Sermayenin Ekonomik Büyümeyle İlişkisi ve Etkin    Kullanımı” Akdeniz Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, ,2003)
2-Prof.Dr.GÜRAK,Hasan, “Beyi Göçü 1”, 01.01.2005
3-Prof.Dr.GÜRAK,Hasan, “Önce Bilgili İnsan - Ekonomik Büyüme ve Refahın Gerçek Kaynakları Olan: Üretken Bilgi (Teknoloji) ve Bilgili İnsan Üzerine” 09.06.2003
4-KURT,Mustafa, “Türkiye Ekonomisinin Kalkınma Sorunu İçin Bir Model Önerisi : Bilgi Temelli  Kalkınma”, 11.12.2004
5- “Beşeri sermayeyi artırmanın yolu: Eğitim”Activeline gazetesi, 01.09.2005
6- Yrd.Doç.Dr.ÇETİNTAŞ, Hakan; Yrd.Doç.Dr.BARIŞIK Salih “Küreselleşme ve Beyin Göçü”
7- www.die.gov.tr

 

Not: 20.12.2005 tarihli Dünya gazetesinde yayımlanmıştır.

Ziyaretçi Sayacı

Bugün62
Dün58
Bu Hafta276
Bu Ay670
Tümü344034
Ana Sayfa Makalelerim Beşeri Sermaye ve İstihdam Sorunu (20.12.2005 Tarihli Dünya Gazetesinde Yayımlanmıştır.)